26 Temmuz 2010 Pazartesi

Uçurtma Avcısı / Kite Runner


Penguin/Orange Readers's Group Ödülü'nü iki yıl üst üste alan, 2007 yılında aynı isimdeki filme konu olan kitap, . Afganistan doğumlu Amerikalı yazar olarak anılan Khaled Hosseini’nin ilk romanıdır, 2003 yılında kaleme alınmıştır.

Türkiye’de de oldukça ses getiren Uçurtma Avcısı kimi okuyucuda popülerliğinden ötürü antipati uyandırmıştır önceleri. Arkadaşlarının ‘okudum gayet başarılı!’ düşüncesinden etkilenip okumaya doyamayan benim gibi insanların da oranı gün geçtikçe artmaktadır... Geçen hafta başladığım bu minik kitabı (cep boyunu aldığım da) 9 saatimi çalışarak geçirmeme rağmen çok geçmeden bitirmenin hazzını yaşıyorum. Kesinlikle sürükleyici olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Kimi zaman kızarak, kimi zaman üzgünlüğümün son noktasında bir sonraki cümleyi merakla beklediğim bu kitabı bir arkadaşıma sanki tanıdığım birinden başından geçmiş bir olaymış gibi anlatıyorum

Hikâyeyse şöyle... Emir(Amir) Kabil’in Vezir Ekber Han bölgesinde yaşayan Peştun olan zengin bir ailenin tek çocuğudur. Hani her şeyin bir bedeli vardır deriz ya; zengin tabirini kullandığımız kişiler de bir şeylerden yoksundur işte aynen öyle… Emir de babasının gücü, karizması altında hep arka planda kalmış ve sevgisini de çok hissedememiş bir çocukluk yaşar.
Hasan(Hassan) ise ondan 1yıl sonra dünyaya gelen ve aynı süt anneyi paylaştığı Afganistan’da azınlık bir grup Hazara’ların soyundan gelmektedir.
(Hazarlar Afganistan’nın nufüsunun %9’unu oluşturan, yoğun olarak Hazaracat Bölgesi’nde yaşayan Cengiz Han döneminde bölgeye geldiği düşünülen bir kesimmiş. Şi inancına sahip namazında niyazında insanlardır. Sovyet’lerin Afganistan’ı işgali sırasında çok zulüm görmüşlerdir. Kitapta da değiniliyor zaten...) Hasan okuma yazma bilmiyor çünkü bilmesinin ona bir şey katmayacağına inanılmış, okula da gitmiyor. Emir'e hizmet ve yoldaşlık ediyor.
Çocukluklarında birçok unutulmayacak anıya sahip olan ikili işgal öncesi bazı sebeplerden ötürü ayrılmak durumunda kalıyor. Hikâyenin bir bölümü de San Francisko’da geçiyor. Hikâyenin içeriğine değinip sizi okutmayacak hale getirmek istemiyorum.
Kitapta italik yazılan birçok Afganca sözcükle karşılaşıyoruz. Bu kimilerine göre gereksiz bence hoş olmuş. Bir Amerikalının gözüyle gereksiz ve sıkıcı gelebilir ama ben gerek kelimelerden gerekse kültürlerinden ne kadar ortak noktamız olduğuna şaştım. ‘Türkçe çevirisini düzgün müdür, İngilizce okusak daha mı iyiydi?’ sorusunu ben de kendime soruyorum.
Onun haricinde dili yalın, anlatımı akıcı sizi yormuyor. Yatmadan önce, yolculuk esnasında, evde televizyondaki saçma şeyleri izlemek ya da internette gereksiz takılmak yerine okuyabilirsiniz;) Duyduğuma göre de Sabancı Üniversite’sinde İngilizce dersinde okutulup sunum yapılıyormuş.
Hayata dair her şeye; ihanete, çıkarsız sevgiye, dostluğa, hüzne, iyimserliğe, sadakate dair sizi tatmin edecek şeyler bulacaksınız. Sonu da ilahi adalet mi değil mi tartışırız;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder