13 Temmuz 2011 Çarşamba

Özgürlük Yolu - The Way Back



Geçtiğimiz Ocak ben o şehir senin bu şehir benim, ver elini Amsterdam modunda gezerken couchsurfing aracılığıyla yeni dostlar edindim. İşte onlardan birinin -Daniela Hoffmann’in- evinde kaldığım günlerde Sydney’le-diğer couchsurfer- tanıştım. Daniela Amsterdam’da .... salonunda film izlemenin ayrı bir keyif olduğunu, filmin konusunun bile çoğu zaman önemsiz olup, o ambiyansta çok farklı hissettirdiğinden bahsetti ve Sydney’le düştük yollara. Film seçimimizi “The Way Back”ten yana yaptık.
Filmin yönetmeni Peter Weir’i Ölü Ozanlar Derneği’nden tanıyanlarınız olabilir; kendisi ayrıca Yeşil Kart, Truman Show, Dünyanın Uzak Ucu’nu da yönetmiştir. Ortalama yedi sekiz yılda bir film imzasını taşır bu sekiz yıllık dönemde seçimini “The Way Back”ten yana yapmış görünüyor Avusturalyalı yönetmen.
“The Way Back” filmi 2. Dünya Savaşı yıllarında Sovyet Rusya’da bulunan Polonyalı Sławomir Rawicz'in 'The Long Walk' isimli kitabından uyarlanmış. Kitap 1956'da yayınlanmış, 25 dile çevrilmiş ve 500.000 satmış. Okuyucular hikayeyi o kadar gerçekçi bulmuş ki, hayatta olma ihtimali olanların izini sürmeye başlamışlar ve İngiliz BBC kanalı da bu efsaneyi belgeselleştirmiş.İhtimaller denizinde oluşmuş fikirlerle BBC belgeseli yönetmen Weir’i etkilemiş ve bu konuyu beyaz perdeye aktarma kararına yöneltmiş. National Geographic Entertainment’ın ortak yapımcılığını üstlenmiş ve tahmin edeceğiniz üzere görsel öğelerle tadından yenmeyen bir hale bürünmüş.
“The Way Back” türkçeye “Özgürlük yolu” olarak çevrilmiş bu “Into The Wild”la çakışması açısından sorun yaratıyor başta. Film IKSV’yle Nisan ayında üç farklı salonda seyirciyle buluştu bu yıl ayrıca 24 Haziran da vizyona girdi. Ben üşenmedim bilgilerimi güncelleyeyim dedim oturdum bir kez daha sizler için izledim. (Yoksa Amsterdam’dayken başlangıcındaki geçen rusça sözcüklerin hollandaca alt yazısıyla olmasının benim anlamamla korelasyonu 0)





Ha bu arada film ayrıca geçtiğimiz Oscar’da da “en iyi makyaj” dalında adaydı.
Filmin konusuna gelecek olursak 1940 yılında Sovyet Rusya’ya bağlı Sibirya Gulag çalışma kampından, özgürlükleri için kaçıp 6bin mil yürüyerek Hindistan’a ulaşan esirlerin, yaşadıkları macera ve dramı anlatan bir yol öyküsü. Gelin bir de oyunculara göz atalım ardında yönetmenin konuyu işleyiş biçimi ve oyunculuklara değinelim.










Ed Harris- “Bay Smith” adını takmış alaycı Amerikalı Zoran


















Jim Sturgess -Polonyalı genç Janusz


























Saoirse Ronan - Bir mülteci olan Irena















Colin Farrell - Dövmeli gangster Valka olarak karşımıza çıkıyor.


























Öncelikle film politik anlamda tartışmalara yol açabilecek bir konuyu anlatıyor.Sovyet ve Nazi işgalleri arasında kalan Polonya’yla başlıyor. Konu politika olunca da seyircinin gözleri lider kimlikli, ileri görüşlülüğüyle dikkatleri üzerine toplayacak bir kahraman arıyor; bulabiliyor mu? Hayır. Hadi bir kahramanımız yok madem birinin hayatını görelim en ince ayrıntılarıyla derseniz o da yok. Madem öyle mahkum, esir falan diyorsun konusunda dramatik bir şeyler de mi yok derseniz; bakın o var. Yönetmen Weir olayları farklı boyutlarıyla ele almayı seçmiş. Mesela kampı çevreleyen tellerden geçetikten sonra bir daha Sovyet askerleriyle karşılaşmayan esirler klasik hapishane filmleriyle örtüşmüyor ya da Sibirya’da başlayıp Hindistan’da sonlanan yolculuk boyunca da grubun karşısına beklenmedik sorunlar çıkmıyor. Weir bu beklentiye de farklı alternatifler oluşturmuş. Yaşam mücadelesi, doğadan gelen beklenmedik durumlarla başa çıkma çabası gibi.

İşgalin bir taraftan Hitler, bir taraftan Stalin’le yürüyor diyerek politikk bir duruştan uzak olmaya çalışsa da film boyunca soyut olmayan komunizm karşıtı ögelere rastlamak da mümkün.


Anlatmak istediğim pek çok mevzu var da arada spoiler vermeyeyim diye susuyorum. Şimdilik durum böyle yönetmenin filmlerini takip ediyorsanız (ki zor bir seçim malum 7-8 yıl bekle) farklı ve etkileyici gelebilir; uzun metrajlı bir film olsun efendim dramdır, maceradır, görselliktir derseniz de güzel gider.


İyi seyirler olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder