12 Kasım 2010 Cuma

Tek Tek Keşfetmem Lazım


İyi akşamlar sevgili dostlar,

Alışılmışın dışında, değişik kültürden insanlarla bir akşam yemeği yemek, kütüphaneye farklı bir açıdan bakmak, değişik bir deneyim için tek yapmamız gereken rezervasyon için bilgi maili atmaktı. Yaptık. :)

Evet bugün "Expat dinner" günüydü. Yarın saat 05:00'de uyanıp otobüs terminaline gidecek olsam da benim için kaçıramayacağım bir organizasyondu. Nazarlardan korktuğum için pek bahsetmediğim İtalya-İspanya gezimiz nedeniyle bizim okulda olacak olan uluslararası yemeklerin bulunacağı organizasyonu kaçıracağım için bunu kaçırmamın hiç bir olasılığı yoktu.

Menümüz:
mercimekli bulgur pilavı,
mevsim salata,
ayran.

Ne alaka mı? Olur mu yahu bizim köyün vazgeçilmez lezzetidir mercimekli bulgur pilavı yanında yufka olsaydı tadına doyum olmazdı ama bununla idare ettik. Ne yapalım Allah Allah nereden bulayım başka şeyler burada ince bulgur olsa mercimek köftesi yapardım ama kader.

Neyse mercimekli bulgur pilavımız Didem Hanım'ın katkılarıyla oldu. Salatamızı hazırladıktan sonra evden çıkma vakti gelmişti. Kapıyı açar açmaz içeriye esen rüzgar felaketin habercisi gibi gelse de elde pilav tenceresi başta bere, boyunda atkı, üstte yağmurluk döküldük yollara. Evden çarşıya yürüyerek gitmek yarım saat sürüyor. Yağmurla rüzgarın birleştiği bu havada otobüse binilebilir görünse de 15 dakika otobüs beklemek yerine yürümeyi tercih ettik. ellerim hiç ama hiç üşümedi bilmenizi isterim, bunda ocaktan henüz inen tencereyi kucaklamamın etkisi de büyük tabi. Rüzgarlı yağmur sohbetimizle birleşince zaman çok çabuk geçti bir de baktık kütüphanenin önündeyiz.


İçeri girdiğimizde gayet sıcak bir karşılamayla düz ilerleyip solda göreceğimiz odada olduğunu öğrendik. Montlarımızdan kurtulurken içerideki odada sunum başlamıştı. Bizi karşılamak için hemen bir bayan geldi yaka kartından mailleştiğim bayan olduğunu anladım hemen, gülümsemesi bize güven verirken heyecanımız içerideki kalabalığı görünce bir kat daha arttı. Ben oraya Merve ve Hollandalı arkadaşım Roze'la gitmiştim. Roze bize Hollandaya özgü bir kek yapmış. Bundan sonraki organizasyonun mart ayında gerçekleşeceğini öğrendim. Üzücü bir durum ben yokum burada ne yazık...



Kütüphane görevlileri kendini tanıttı, yaka kartlarımız takıp, yemekleri yerleştirdik. Yaş ortalaması oldukça fazlaydı yani herkes evli, mutlu, çocuklu modunda, en azından 40 vardı neredeyse. İngiliz, Dan, Hollandalı, Kanadalı, Hindistanlı Bizim gibi öğrenci olan 2 kişi daha vardı. Şaşırdım doğrusu hava koşullarından ötürü beklemiyordum bu kadar insanı artı üniversite öğrencileri olur sanıyordum ama böylesi çok daha keyifliydi. İsimlerimizi söyleyip yakın çevremizde oturanlarla tanıştıktan sonra sıra herkese kendimizi tanıtmaya geldi. Zaten o sırada öğrendim profesörler, denizciler, mühendisler, muhasebeciler ve daha bir çoklarıyla aynı masada sohbet etme fırsatımın olduğunu. Fotoğraftan fark edebileceğiniz üzere tabaklarımız kağıttan, çatal, bıçağımız plastik, bardaklarımız da öyle ama masamıza özenle yerleştirilmiş peçeteler, mumlarla nefis bir uyum içindeydiler. O sırada gelir seviyesi ne, yaşı kaç olursa olsun kimsenin bunu önemsemediğini fark etmek bana ayrı bir huzur verdi. İnsanlar orada bir şeyler paylaşmak, farklı bir deneyim kazanmak için bulunuyorlardı. 4 evli çift gelmişti.

Hemen yanı başımda buraya İzmir'den gelmiş Kanada'lı bir adam buldum. Karşımda ise İzmir'e bundan 25 yıl önce (evet ben doğmamışken) gelmiş bisikletleriyle Antalya'ya geçmiş çılgın çift. Genelde onlarla sohbet ettik. Gümüldür'den bahsetti dağa tırmanmışlar benim memleketimin görmediğim güzelliklerini bana anlattığını fark ettim. Analizi de ben yapmıştım. 12 yılım İzmir'de geçti henüz ben Gümüldür'ün dağına tırmanmadım çünkü. Hepimiz öyle değil miyiz yanı başımızdaki güzellikleri ha bugün ha yarın diyerek kaçırmıyor muyuz?

Derken çay kahve tatlı zamanından önce kütüphaneye gezmeye başladık. Öncelikle 6 yaşına kadar çocuklara hitap eden bölüme geçtik. İnanamazsınız zaten burayı kütüphaneden ziyaden hobi salonu olarak düşünebiliriz. Neden mi? Bir de siz bakın.











Fotoğraflarda gördüğümüz her şey ödünç alınabiliyor. Çocuklar için bisikletinden tutun, oyuncaklara kadar, Filmlerden, müziklere, monopoly tarzı oyunlardan, envai dildeki kitaplara herşey ama herşey... Türkçe kitapları görünce nasıl şaşırıp sevindik anlatamam. Evet kürtçe kitaplarda vardı. Yorumsuz bıraktığım yerler...



Döndüğümüzde biz kahvelerimizi yudumlarken kütüphane görevlisi beyefendi bize şiirler okudu. Çok keyifliydi insanlar konuşmaya o kadar ihtiyaç duyuyorlar ki kimse hiç susmadı. Saatlerimiz 21:30'u gösterirken binanın artık kapanacağını söyleyen görevlimiz herkesi hayal kırıklığına uğrattı daha fazlasını istediklerini ve memnun kaldıklarını gerek gözleriyle gerek teşekkür mesajlarıyla fazlasıyla belirttiler. Kadıncağız bunun kahveli versiyonunu yakın bir zamanda bir daha yapalım mı ne dersiniz dediğinde hep bir ağızdan çıktı sanki bütün isteğimiz.

Öncelikle bu keyifli gecede beni kırmayıp eşlik eden Merve Güneş'e ve her ne kadar anlayamayacak olsa da RozeMarijn'e teşekkürü bir borç bilirim.

Herkese tadına doyamayacağı anlar, yanından geçip fark etmeyecekleri binaların iç güzelliğini görebilecekleri fırsatlar, daha çok huzur dilerim. Kitaplar arasında işte böyle kaybolayım her daim!



8 gün yokum beni özleyin anacım ! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder