12 Şubat 2011 Cumartesi

O

Bir telefon araması, kapı çalması ya da birileri tarafından çıkarılan rahatsız edici seslerdi onu uyandıran. Rahatsız edici sesler derken, o yorgunken alarmların en katlanılmazını getirin yine de bana mısın demezdi. Kendi kendine uyandığı pek nadirdi; yorgun değilse -ki bu gerçek anlamda çok zor bir olasılık- mümkündü.

O bizden biriydi ya da hiç kimseydi. Onun da gerçekleşeceğine az ihtimal verdiği hayalleri, ulaşmayı ümit ettiği idealleri vardı; yalnızca planları yoktu. İnanırsa o da çabalardı ve başarırdı da. Her işini son dakikaya bırakırdı ama yetiştirirdi de sadece çok daha fazla stres yüklenirdi.

Dışarı çıkacakken çoğu için giyinmenin son aşaması olan çoraplarla başlar giyimine. Çorabına göre mi seçer kıyafetleri derseniz, hayır çoğu zaman çorapların rengi bile uyumlu değildir. Şekilciliğe önem vermediğini savunarak çoraplarını eşlemez yıkadıktan sonra böylelikle bir gün ayakkabısını çıkartırsa dikkat ederseniz fark edersiniz biri gri, diğeri siyahtır çoraplarının.

Üstünü giydikten sonra yıkar elini yüzünü çoğunun aksine yine. Sabah gözlerini açar açmaz yataktan kalkamaz; önce oturur gözlerini yuvalarından çıkartabilir mi acaba diye deneme atışları yapmaya çalışır az bir zaman sonra zengin kalkışıyla dikilir ayakları üstüne. Nevresimleri ütülü ya da yatağı toplu cinsten değildir, belli bir yatak düzeni de olmadığından yatak toplama alışkanlığı yoktur.

Sürekli bir yerlere yetişme çabası içindedir. Yemek düzeni de yoktur bu yüzden. Akşamın bir vakti kahvaltıya başlaması bu yüzdendir. Çiğ köfte dürümle kahvaltı yaptığı olur sonra da midesi yanar. İlaçlar alır ama kullanmaz.

Temizlik yapar ama saatler sonra yine dağıtır. Yalnız olmak istemez, paylaşmayı sever. Sahipse elindekinin tamamını paylaşır, öylelikle iyi hisseder.

Otoriterdir, yönetici kabiliyeti var. Eleştirilmeyi sevmez ama eleştirir.

Kapalı bir kutu gibidir; çünkü anlatmayı sevmez. Anlamanı bekler ama gözlerini kaçırır, bakmana izin vermez. Bir nedeni var der; anlatmaz.

Telefonda mesajlaşmayı sevmez, duyguların tam olarak ifade edilemediğini düşünür, aramayı yeğler. Yarını düşünmeden konuşabilir senle on dakikası elli kuruşmuş efendim kapatılmasın diye düşünmez kapatır yine arar. Çok açık yüreklidir.

Arkadaş olarak vazgeçilmeziniz olabilir. Bildikleriyle sürekli şaşırtır sizi, pratik zekadır, esprili ve eğlencelidir ama ilgili değildir. Beraber keyifli zamanlar geçirirsiniz, derdiniz olduğunda kendi derdini bir kenara oturtup sizi rahatlatır. Bir sözüyle içinizin yağlarını eritebilir. Politik olmayı bilmez hep içtendir, samimiyeti herkesi kendi gibi temiz sanması başına bela olduğundan beri biraz daha dikkatli.

Bir şeyi isterse azmeder alır. İmkansızı başarmak için yaratılmıştır. Dört dörtlük değildir ama size zarar verebilecek biri hiç değildir. Tek eksiği ilgisizliğidir.

Bir memurun masasında kendi yüksekliğini aşacak evraklara sahip olması gibi yapılacak sayısız, planlanmasının dahi imkansız olduğu işlere sahiptir. Aynı anda iki yerde olması gereken zamanları yoğunluktadır. Ondan üç tane olsa dahi yetmez.

Her erkek gibi futbolla ilgilenir. Hiçbir şeye zaman bulamasa da uykusundan keser yeni gelişmeleri takip eder. Dünyada ne oluyor bilmezse rahat edemez, haklıdır da.

Kitap okumaya bayılır -bir kitapçıya girdi mi kendini kaybeder- ama zaman bulamaz. Ulaşım araçlarında geçirilen zaman biçilmiş kaftandır onun için.

Saygılıdır, dürüsttür, öyle yalan dolanla pek fazla işi olmaz. İçkisi vardır da sigarası yoktur.

Hızlı konuşur, heyecanlıdır, sesi yükseklerden de gelebilir; sana kızdığı, duruma sinirlendiği için değil yapıdandır der.

Birinden kazık da yese, bir tatlı yaklaşımla unutur yapılanları, eskisi gibi gülebilir.

Gözlerine baksa kaybolursun belki ama esirger.

Bizimle birlikte yaşar ama sorsan kimse gösteremez yerini. Dedim ya o bizden biri ya da hiç kimse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder